Efsanenin parlayan yüzü: Elizabeth Taylor
79 yıllık bir ömür ve o ömre sığdırılan bir dolu ışıltı; Oscar ödülleri, evlilikler, sanat eserleri ve mücevherler. 90. yaş gününde Amerika’nın en önemli mücevher koleksiyonerlerinden biri olan Elizabeth Taylor’ın eşi benzeri olmayan koleksiyonuna uzanıyoruz.
1932 yılında Londra’da doğan Elizabeth Taylor; oyuncu, aktivist ve iş kadınıydı. Adını tüm dünyaya duyuran macerasının başlangıç noktası ise annesinin dokuz yaşındayken onu ekran testi için Universal Stüdyoları’na götürmesiyle başlamıştı. Neticede, 10 yaşında içgüdüsel bir şekilde yapmaya başladığı oyunculuk sayesinde kendine öyle eşi benzeri görülmemiş bir kariyer çizmeyi başardı ki, dünyada az kişinin böyle bir yeteneğe sahip olduğu çok açık. Onu özel yapan detaylardan en önemlisi elbette rol kabiliyetiydi; ama dahası da vardı. İki Oscar ödülü kadar, halen sekiz evliliğiyle de anılıyor olması hep aşktandı. İnsanın gerçek bir aşk serüveni yaşaması için evlenmesi gerektiğini savunan zamanının çizgisi dışında bir stardı.
Diğer tarafta ise onu iyice parlatan ve efsane haline getiren bambaşka bir manyetik alan vardı; mücevher dünyası! Kendine has stilini tamamlayan, pek çok filminde kendisi gibi başrolü oynayan ve zamanla sınırları genişleyen takı koleksiyonu, bugün hala dünyanın en özel koleksiyonları arasında anılıyor. 2011’de hayatını kaybettikten sonra bile hala adının ışıltıyla anılmasında, bu değerli mücevherlerin de büyük rolü bulunuyor.
Sanat ve mücevher
Aslında ünlü oyuncunun mücevher tutkusundan hemen önce sanat eserlerine olan tutkusuna da değinmek gerekiyor. Bu ilgi tabii ki kaçınılmazdı; çünkü babası Francis Taylor, Londra’da bir galeri sahibiydi. 2. Dünya Savaşı döneminde Kaliforniya’ya taşınmışlardı ve Château Elysée ve Beverly Hills Oteli’nde olmak üzere iki sanat galerisi açmıştı. Elizabeth Taylor’ın sanat koleksiyonunda ise; Vincent Van Gogh, Camille Pissarro, Edgar Degas, Pierre-Auguste Renoir, David Hockney gibi pek çok sanatçının eseri ve Warhol’un ünlü serigraf portresi “Liz” de yer alıyordu.
Sanat eserleri bir köşede öylece dursun, mücevher tutkusu da diğer köşede yükseliyordu. Bu tutkuyu besleyen isimlerden biri Taylor’ın üçüncü kocası film yapımcısı Mike Todd olmuştu. Todd, Taylor’a 10. Cannes Film Festivali’nde takması için elmaslarla bezeli bir taç hediye etmişti. Taç takmak zamanın modasına biraz aykırıydı ancak Taylor’ın hoşuna gitmişti; hatta kendisini kraliçe gibi hissettiren tacıyla görüntülendiğinde Mike’ın da onun kralı olduğunu söyleyerek bununla gurur duymuştu. Todd, aynı zamanda güzel oyuncuya Cartier marka yakut küpe ve onunla eşleşen yakut bir kolye de hediye etmişti. Söylenenlere göre, Taylor bu özel hediye karşısında öyle heyecanlanmış ve ona öyle bir adrenalinle sarılmıştı ki, ikisi birlikte kendilerini havuzun içinde buluvermişlerdi.
Taylor’ın beşinci eşi, Cleopatra filmindeki rol arkadaşı Richard Burton idi. Burton, henüz nişanlı oldukları dönemde Taylor’a Bulgari marka bir broş hediye etmişti. 1964 yılında Kanada’da evlendikleri gün ise Bulgari zümrüt bir kolye ile güzel oyuncunun hayatına büyük bir güzellik getirmişti. Taylor, daha sonra bu broşu kolyenin ucuna ekleterek, iddialı bir kolye ile gösterişli yanını iyiden iyiye ortaya koymuştu. Burton, Taylor’a tam da aradığı aşkı veriyordu ve her olayı ona mücevher hediye etmek için bir bahane olarak görüyordu; “hadi yürüyüşe çıkalım” hediyesi, “bugün çok güzel bir gün” hediyesi…
Ganimet değil, tutku
1968 yılında Burton, bir Harry Winston yüzüğe 305 bin dolar ödemişti. Yüzük devasa 33 kıratlık bir elmasa sahipti ve bu elmasa Krupp Elması adı verilmişti; çünkü elmasın bir önceki sahibi Vera Krupp’tu. Krupp ailesinin çelik üretimi yapan ve büyük gelir sağlayan bir Alman şirketi vardı. Savaş zamanı Hitler’e yardım etmiş ve birçok Yahudi’nin ölümüne neden olmuş bir şirketti. Sonradan Yahudi olan Taylor’ın bu yüzüğe sahip olması farklı manalar da taşıyordu haliyle ve bu konuyla ilgili bir keresinde şöyle demişti: “Yüzük 60’ların sonunda açık artırmaya çıkarıldığında benim gibi bir Yahudi’nin o yüzüğe sahip olmasının ne kadar mükemmel olacağını düşündüm.”
Yine Burton tarafından en değerli mücevherlerinden birine bir Sevgililer Günü hediyesi olarak kavuşmuştu. La Peregrina İncisi daha önce İngiliz Kraliçesi Mary’nindi. 40 yaş doğum gününde ise kalp şeklindeki, Taj Mahal elmasını koleksiyonuna tüm zarafetiyle dahil etmişti.
Burton’ın hediyeleri arasında en dikkat çekenlerinden bir diğeri ise Taylor-Burton elmasıydı. Bu elmas 1966 yılında Premier madeninde bulunan ve Harry Winston tarafından satın alınan 240.80 karatlık ham elmastan kesilmişti. 1967 yılında Harry Winston bu elması Londra’daki Amerikan büyükelçisinin kız kardeşi Harriet Annenberg Ames’e sattı. İki yıl sonra Bayan Ames elması, “Her zaman çok mütevazı bir kişi oldum ve gösteriş kesinlikle bana göre değil” diyerek satmak istedi. New York’taki açık artırmayı ise Cartier kazanmıştı. Burton ne yapıp edip Cartier’den elması satın almayı başardı ve elmasa Taylor-Burton Elması adı verildi. 69.42 karat olan elmas orijinalinde yüzük olarak tasarlanmıştı. Ancak Taylor, “Benim için bile yüzük olarak fazla büyüktü” diyerek elması kolye haline getirip öyle kullanmıştı.
2002 yılında Taylor, My Love Affair with Jewelry isimli bir kitap yayınladı. Kitapta bütün takılarının hikayelerinden bahsediyordu. 240 sayfalık kitap fotoğraflarla da zenginleştirilmişti. 2011’de Elizabeth Taylor’ın ölümünden aylar sonra oyuncunun takı koleksiyonu Christie’s müzayede evinde açık arttırmaya sunuldu ve toplamda yaklaşık 157 milyon dolar gelir elde edildi. Elizabeth Taylor, neden bu kadar fazla elmasa sahip olduğu sorulduğunda ise şu cevabı vermişti: “Onlar benim tutkum.” Kitabında ise şöyle diyordu: “Mücevherlerimi ganimet olarak görmüyorum. Kendimi onların bir koruyucusu olarak görüyorum ve çok seviyorum.”