“We should all be feminist” sözünden sonra, 2018 İlkbahar-Yaz defilesinde yeni sloganını belirledi. Marka “Why there have been no great women artists” diyerek neden çok az başarılı kadın sanatçı olduğunu sorguluyor. Maria Grazia Chiuri ilhamını sanatçılardan alıyor ve koleksiyonuna parizyen stilinin klişelerini ekliyor.

Simon Porte Jacquemus koleksiyonuyla, bizi doğduğu yere, Güney Fransa'ya doğru yola çıkarıyor. Toprak tonlarının hakimiyeti eşliğinde yumuşak çizgilerin, drapelerin ve derin v dekoltelerin bolca olduğu koleksiyon, tasarımcının başarıya adım adım gittiğinin en büyük göstergesi.

Paul Andrew'un yeni koleksiyonu baharın geldiğini haber veriyor. Salvatore Ferragamo, Marilyn Monroe, Brigitte Bardot gibi kadınlardan ilham alınmış koleksiyonuyla karşımızda. Canlı renkleri ip askılı elbiselerle birleştirip, piton desenli kalem eteklerle daha da feminenleştiriyor.

Envai çeşit desenleri barındıran bir koleksiyon ile karşımıza çıkan Marni, her sezon olduğu gibi bu sezonda eklektik stilini koruyor. Oversize tasarımların bulunduğu koleksiyonun en dikkat çeken detayı, çiçek bahçelerinden ilham aldığı pazen desenleriydi.

Feminen, duygusal ve aydınlık... Meier çifti, Jil Sander için tasarladıkları ilkbahar-yaz koleksiyonunda, Jil Sander'in mirasını olabildiğince yalın ama bir o kadarda etkili bir biçimde sundu. Siyah ve beyazın hakim olduğu koleksiyon, takım elbiseleri, havuç pantalonları, uzun poplin gömlekleri barındırıyor.

Markanın tasarımcı koltuğuna geçmesinin 20. yılını kutlayan Angela Missoni, aile geleneğini sürdürmeye devam ediyor. Belki markanın imza zigzag deseni olmasa da grafik desenler yine koleksiyonun baş tacı. Canlı renklerin hakimiyetinde ki koleksiyon tül elbiseler, triko takımlardan oluşuyor.

Nostaljik tınıları modernizmle harmanlayan olan İtalyan marka Bottega Veneta, ilkbahar-yaz koleksiyonunda bu tınıları koruyor. Sofistike renklerin işgal ettiği koleksiyona işlemeler, zımbalar ve püsküller ile süet, kadife ve ipek kumaşlar eşlik ediyor.

İtalyan stili denince akla gelen ilk markalardan Giorgio Armani, göz alıcı renklerden oluşan ilkbahar-yaz koleksionuyla Milano Moda Haftasının önemli defileleri arasına girdi. Kolesiyonda klasik kesimi futuristik stille birleştiriyor.

Görsel sanatla içice olan Prada, yeni sezon koleksiyonunda karikatürist ve manga sanatçılarına yer veriyor. Prada'nın gözünden koleksiyonda 70'lerin New York ve Londra sokak ve disko modası yansıtılıyor.

Yeni koleksiyonda Alessandro Michele yaratılışın şiirsel eyleminden ilham alarak varoluş felsefesinin kabulleniş ve direnişini en özgür şekilde yansıtıyor. Akımın yazarlarından ve yaklaşımlarından aldığı ilhamı, cesur renk ve formlarda sunuyor. 80’lerin vatkalı omuzları, İngiliz tüvidi, Disney ve Sega etkileri tüm koleksiyonu ele geçiriyor.

Çiçeklerin her koleksiyonun ana parçası olduğu marka ERDEM, ilkbahar-yaz koleksiyonunda da bu huyundan vazgeçmiyor. Tiyatro kostümlerinden ilham aldığı koleksiyonuyla modanın sanat için olduğunu anlatıyor.

Genç Armani markasının Londra macerası, herkes tarafından beğenildi. Tebeşir çizgilerle, pastel renklerle 80’lerin retro desenleri etkiliydi. İtalyan kesimi ve kalitesiyle markanın değerleri yansıtıldı.

Jonathan Anderson sade ve minimal koleksiyonuyla olduğundan daha doğal ve daha organikti. Ketenlerin, pamukların ve örgülerin hakimiyet kurduğu koleksiyonda napa derili espadril-sneakerlar göze çarpıyor ve önümüzde ki yazın it ayakkabısı olarak göz kırpıyor.

Desenlerin kraliçesi Mary Katrantzou, İlkbahar-Yaz koleksiyonuna 80’lerde yaşadığı çocukluğunu taşıyor. Boya kitapları, lego ve balonlardan aldığı ilhamını koleksiyonunda renkli kumaşlarla yansıtıyor.

Fırfırlar, pastel tonlar, oversize kesimler... Christopher Kane koleksiyonun ana başlıkları desek daha doğru olur. Hem sade hem de dikkat çeken koleksiyonuyla Londra Moda Haftası’nın en ilgi gören koleksiyonları arasına giriyor.